6 Şubat 2017 Pazartesi

İçine Kapanık

~Oğuz~

  Oğuz'un, Efsun ile karşılaşmasının üzerinden neredeyse 20 gün geçmişti. Aklının bir kısmı sigara paketinde yazan numaranın son hanesine mümkün olan 9 numaradan her birini sırayla ekleyip doğru kişiye yani Efsun'a ulaşmasını söylüyordu. Diğer yandan da bu konu üzerinde çok durmaması gerektiğini, Efsun'un toplumun sıradanlığından sıyrılmış kendini deliliğe vuran tatlı bir kız çocuğu olduğunu düşünüyordu. Kendisi otuzlarına 3 kala iken Efsun olsa olsa 23 yaşında falandı.

   Geçen 20 gün boyunca evine kapattı kendini Oğuz. Öyle mütemadiyen alemlere akan, fütursuzca alkol alıp eğlenen bir yapısı da yoktu hani. Daima yalnızlığı boş kalabalığa tercih ederdi. Zaten bu yüzden doğa ve vahşi yaşam fotoğrafçılığı hobisini ilerletip mesleği haline getirmişti. İnsanların aşk ve sevgi gibi kutsal olması gereken şeyleri ayaklar altına almasından hoşlanmıyor, onları bu kutsal duyguları sıradanlaştıran et parçaları olarak görüyordu. Boşa harcanan ömürler, boşa geçen zaman, boşuna atan kalplerdi onlar Oguz için. Çok az insanın o duyguları layıkıyla yaşadığını düşünüyordu. İnsanların kıymet bilmeyen, ilgi arsızı, tamahsız birer müsfetteye nasıl dönüştüklerini anlayamıyordu. Oğuz'un dogması sevgiydi. Sevginin ilk ve saf hali. Herkes çikolatalı pasta severdi. Ama söz konusu Oğuz olduğunda o pastanın kremasindan kakaonun çekirdek haline kadar sevmekti onunki. Detayları seviyordu. Özü seviyordu Oğuz. Bu yüzden çoğu zaman yalnız kalıyordu. Çünkü onun gibi düşünen çok az insan bulabiliyordu. Efsun'u düşündü bir an salonunun duvarında asılı duran, bizzat kendisinden aldığı Frans Lanting'in sisli bir amazon ormanı sabahını kareleştirdiği fotoğrafına bakarken. En sevdiği haki renk tekli koltuğunun yanındaki sehpa üzerinde duran sigara paketine uzandı. Son hanesi eksik telefon numarasının yazılı olduğu sigara paketi.

   Kalkıp bilgisayar masasına geçti. Vahşi yaşam fotoğrafçılığı ödüllerinin verileceği gece için bilgilerin yer aldığı e-postayı açtı. 2 kişilik davetiye. Uçak bileti rezervasyonu ve adres bilgileri vardı postada. Oğuz'un 2 fotoğrafı yarışıyordu ödül için. Fotoğraflardan ilki, geçen sene Çin'de çektiği avlamak üzere peşinden koştuğu tavşana pençe indirmek üzere olan bir kar panterinin fotoğrafıydı. Diğer fotoğraf ise son 5 yıldır özel olarak takip ettiği, Sarıkamış'ın Handere Köyü'nün ormanlarının derinliklerini kendine yuva edinmiş olan bir kurt sürüsüne aitti. Kurt ailesine özel ilgisinin olmasının sebebi ise bundan 5 yıl önce aynı bölgede çekim yaptığı bir esnada, sürünün o zamanki alfa dişisi tarafından saldırıya uğrayıp sağ ayak bileğinde o dişinin hatırasını taşıyor olmasıydı. Yaralı halde bir süre ilerledikten sonra bayılmış, şans o ki bir çoban tarafından bulunup belki de o sürü tarafından parçalamaktan kurtulmuştu. Bir kaç ay sonra tekrar o bölgeye gittiğinde alfa dişinin bir kurt kapanına yakalanıp öylece acı içinde kıvranarak öldüğünü görmüştü. O da sağ arka ayağından yakalanmıştı kapana. Kim bilir ne kadar acı çekmişti...Kendisine saldıran bu dişinin ölümüne çok üzülmüştü Oğuz. Onların bölgelerine girmiş, dişi de onu tehdit olarak algılayıp saldırmıştı. Bu doğanın kanunuydu. O günden sonra sürüyü takip etmeye ve fotoğraflamaya karar verdi. Alfa dişisinin anısını yaşatmak istiyordu...Yarışma için seçtiği fotoğraf ise şu sıralar 13 kurttan oluşan sürünün yeni alfa dişisinin 3 yavrusunu emzirdigi bir fotoğraftı. Bu kareyi yakalamak için 1 hafta boyunca durmak bilmeyen kar yağışı altında fırsat kollamış, tipinin nadiren durduğu anlarda inlerinden çıkan yavruların annelerini emdiği anı beklemek zorunda kalmıştı. 

   Davetiye iki kişilikti. Tekrar Efsun geldi aklına. Numaranın sonuna gelmesi muhtemel 9 rakamdan biri Efsun'un numarası olmalıydı. Tek tek deneyip bulması gerekiyordu sadece. Henüz 20 gün önce alelade tanıştığı bir kadının böyle bir gecede yanında olmasının ne kadar doğru olup olmadığını tarttı kafasında. Ayrıca kadın da böyle bir teklifi kabul etmezdi zaten. Gülümsedi kendi kendine. Telefonunu eline alıp numaranın sonuna rastgele bir rakam ekleyerek çevirdi. Kullanılmayan bir numara olduğunu söyledi karşıdaki ses. Yeniden denedi. Bir erkek açtı telefonu.Hiç bişey demeden yüzüne kapattı. 10 dakika sonra bütün kombinasyonları denemişti. Bazı numaralar cevap vermiyor, bazılarına ulaşılamıyordu. Yani Efsun'a ulaşamamıştı Oğuz. Telefonunu tekrar bıraktı masaya. Ulaşamadığı ya da cevap alamadığı numaralardan biri Efsun'a ait olabilirdi. Aslında bunu çok umursamıyordu ama içten içe de birisinin Efsun olmasını ve kendisine dönmesini bekliyordu. İçindeki bu arzu için kendine şaşırıyordu. Çünkü hiç tanımıyordu onu. Onu kafaya takıp numaraları tek tek araması bile kendi benliğine yakıştıramadığı bir hareketti zaten.

   Midesi kazınıyordu açlıktan. Telefonu masaya bırakıp mutfağa yöneldi. Buzdolabını açıp ne yapabilirim diye bakındı bir süre. Bir avuç kadar brüksel lahanası çıkardı. Yarım paket de geçen akşamlardan kalan makarnayı çıkardı tezgaha. Her ikisi için de ayrı ayrı tencerelere su koyup kaynamaya bıraktı. Aklı telefonundaydı. İçinde bir yerlerde o numaralardan birinin gerçekten Efsun olmasını isteyen derin bir beklenti vardı. Telefonu cebine alıp, kendı kendine bir aptal lisesi gibi görünmek de istemiyordu ama aklını ve kulağını ordan alamıyordu. 

    Yemeğini yedikten sonra Beyoğlu'nun Kuledibinde bulunan küçük apartman dairesi evinin ışık almayan küçük odasına son çektiği fotoğrafları negatif banyosu yapmaya geçti. Her geçen gün o kadar iyi oluyordu ki fotoğraf işinde, bu konuda egosunun okşandığı anlarda asla mütevazi olmuyordu. 19 yaşında genç bir üniversite öğrencisiyken hobi olarak başladığı bu iş şimdi ona hayal bile edemeyeceği paralar kazandırıyordu. Üstelik sürekli üstüne koyarak. Üst Üste 6 yıl ülkenin en iyi Vahşi Yaşam Fotoğrafçısı seçilmişti. Bir ödül töreni sonrası kendisine, ''Neden sürekli en vahşi hayvanların fotoğraflarını çekiyorsunuz?'' diye soran gazeteciye, ''Henüz en vahşisini çekmedim çünkü selfielerde çok çirkin çıkıyorum'' diyerek esprili ama bir o kadar da düşündürücü bir cevap vermişti. 

   Fotoğrafları özenle ipe asarken telefonunun çaldığını duydu. Hızlı adımlarla dar koridoru geçip salona ulaşıp. Son hanesi 9 olan ulaşamadığı numaralardan birisi arıyordu. Telefonu açıp kulağına götürdü ;

-Efendim ? 
-Oğuz. Oğuz Demirsoy. 

   Telefondaki ses Efsun'a aitti...

Devamı : http://ozaaeen.blogspot.com/2019/10/ayaz.html