14 Aralık 2017 Perşembe

Adil ve Cem

Ilk gençlik yıllarımda Çilekeş adında Ankara'lı bi rock grubu vardı. Sanırım şu sıralar davulcuları hariç bütün üyeleri Gaye Su Akyol ile çalışıyormuş. Yani grup dağılmış. Çok sevdiğim bi parçası var bunların rapçi fuat ile yaptıkları bi düet adı Gözaltı. Şarkının sözlerinin hepsi ayrı güzel ama sonlarına doğru "Adil ve Cem için" şeklinde geçen bi cümle var. Yıllardır merak etmiştim Adil ve Cem kim diye. Çilekeş grubu şu yazıda açıklamış şarkının hikayesini, uludağsözlükte buldum ;

13 Aralık 2017 Çarşamba

Sesinden anlarım...

~Oğuz~

Yine aynı rüyalar diye mırıldandı. Terden dolayı yatak neredeyse sırılsıklam olmuştu ama şoktan çıkana kadar yataktan çıkamadı. Dört yıldır ne zaman Ipek'i düşünse buna benzer rüyalar görüyordu.

Duş alırken bu banyoda Ipek ile kaç kez sevişdiklerini, kaç kez sarhoş olarak kıyafetleri ile sıcak su altında gülme krizlerine girdiklerini hatırladı. Tıraş olurken jileti temizlemek için sıcak suyun altına tutunca glümsedi, İpek söylemişti sıcak suyun jiletin paslanmasını hızlandıracağını. Gülümsemesi aynı hızla kayboldu; Ipek'e yaptıkların için kendini asla affedemeyeceksin, bu senin kanserin olacak...

Tekrar uyumadı. Yeniden o rüyanın içine düşmekten korkuyordu. Sabah olana kadar fotoğrafları ile ilgilendi. Öğlenden sonrası için Efsun'la buluşacaklardı. Aslında dışarı çıkmayı hiç istemiyordu çünkü kendini tam manasıyla bok gibi hissediyordu ama söz vermişti kıza. Ipek'e de sözler vermiştin...

Efsun ile buluşmaya giderken kafasında bin türlü düşünce vardı. Ödül töreni için kendisi ile gelmesini teklif etmeli miydi acaba Efsun'a. Bu gecenin üzerine böyle teklifi etmek ne kadar doğru olabilirdi? Sonuçta Efsun sadece ülkedeki fotoğraf meraklısı olan bir avuç insandan sadece biriydi ve benim başarılarıma hayran olması dışında pek bi anlam ifade etmiyordu ilgisi. Ama beni biliyor olsaydı şaşkınlık tepkisini telefonda değil sahilde otururken verirdi.

Yol boyu bunları ve Ipek'i düşündü. Tabiki daha çok Ipek. Okulu bitirdi mi ? Nerede ? Ne yapıyor? Beni özledi mi ? seni egoist piç kurusu... Ben onu özledim. Düşünceleri silemiyordu kafasından. Hayatının belirli dönemlerinde rüyalarında İpek'i gördüğü olurdu elbet, sadece bir rüya diyip üzerinde çok durmazdı ama bu kez bi sorun vardı. Rüyada İpek acı çekiyordu. Bunu hissetmişti Oğuz.

Kadıköy'deki buluşma mekanına vardığında Efsun çoktan gelmişti bile. Trafiğe lanet etti.

-Merhaba, geciktim kusura bakma.
-Önemli değil, Oğuz Demirsoy ile randevulaşmak hergün karşılaşılabilecek bişey değil.
-Abartma sadece sıradan bir insanım, alt üstü iyi fotoğraf çekiyorum. Sizin bu yanlış çıkarımlarınız yüzünden beni egoist biri sanıyorlar.

Karşılıklı kahkaha attılar. Güzel bi kız sayılırdı Efsun. Muhtemelen üniversite 2. sınıf öğrencisi olacak yaşlardaydı. Ödül törenine gelmesini teklif etmenin çok yersiz ve saçma olacağını düşündü bu yüzden ve orada vazgeçti tekliften. Yalnız gitmek daha iyiydi, her zamanki gibi...

-Eee bir günü nasıl geçer ki Oğuz Demirsoy'un anlatsana biraz?

Bu soruya cevap vermek için çok yanlış bi gün diye içinden geçirdi Oğuz.

-Senden ya da şuradaki diğer insanlardan pek bi farkı yok aslında. Sadece biraz daha fazla fotoğraf ile ilgileniyorum o kadar.
-Baya bi fazla. Ülke hatta Avrupa çapında ödül alacak kadar.
-Evet ama o ödülleri almak için türlü türlü hayvan saldırılarına maruz kalıp soğuktan donmanın eşiğinden döndüğüm zamanlar oldu. İşinin karşılığı alacağın taktir tamamen o işi ne kadar iyi yaptığına bağlı. Tabi ben biraz nirvanaya çıkıp kurtlar tarafından ısırılıyorum o ayrı.

Yine birlikte kahkaha attılar. Oğuz kafasını hala toparlayamadığından sanki Efsun kahkaha atarken Ipek'i görüyor gibiydi.

-Ee sen kimsin, sen neler yapıyorsun tanımadığın insanlara kağıt bardakta çay taşımaktan başka?

Efsun gülümseyerek cevap verdi,

-Yıldız'da okuyorum ben. Sanat ve Tasarım Fakültesi, fotoğraf ve video bölümü.
-Öyle bi bölüm mü varmış ?
-Herkes sizin gibi alaylı değil Oğuz bey, biz de mektepli fotoğrafçıyız ne var yani.
-Gayet iyiymiş, fotoğraflarını görmek isterim.
-Ben daha çok video ile ilgileniyorum. Çünkü video çekmek daha samimi ve heyecanlı geliyor bana sakın yanlış anlama fotoğrafı aşağılamıyorum ama fotoğrafı çekerken oluşması gereken ahengi sabırla beklemek hiç bana göre değil.
-Haklısın biraz sabır gerektiren bir olay.

Sohbetleri ilerledikçe ve ortak konular çoğaldıkça daha da keyif almaya başladı Oğuz Efsun'dan ama sadece bu kadar. Daha ileri olmazdı. Hele ki bugün, bu kafayla bunu düşünmek en büyük yanlışı olurdu.

Eve döndüğünde aklından hala Ipek'i atabilmiş değildi. Normal olmayan bişeydi bu. Çünkü hiç böyle olmamıştı. Biseyler yapmak istedi. Ipek'e ulaşmak ve onunla konuşmak istedi. Ne olacaktı ki sanki. Alt üstü merak etmişti yani. Ilk önce sosyal medya hesaplarına bakmak istedi ama ya hesapları gizli ya da yoktu çünkü bulamamıştı. Kendine akşam yemeği hazırladığı süre boyunca kendisi ile tartıştı Ipek'i arayıp aramama konusunu. En sonunda telefonun numarasını gizleyip aramaya karar verdi. En azından sesini duyayım, ben onun sesinden anlarım zaten nasıl olduğunu, gerçi sürekli olarak sanki her an ağlayacakmış gibi hüzünlü konuşurdu Ipek ama olsun.

Numarayı gizleyerek tek seferde tuşladı. Hala unutmamışsın. Kanserin olacak...

Çalmaya başladıktan bir kaç saniye sonra açıldı telefon ;

-Alo? Efendim? Alo kimsiniz?

Telefon kapandığında bi süre hareketsiz kaldı Oğuz. Öyle çok özlemişti ki Ipek'in sesini. Kendini haki renkli koltuguna attı. Kendine hayret ediyordu çünkü ayrıldıktan sonra defalarca Ipek ile iletişimi olmuş ama hiç bu şekilde etkilenmemişti. Üstelik bu kez Ipek'in hiçbişeyden haberi bile yoktu...


Devamı : http://ozaaeen.blogspot.com/2018/01/ismini-duyunca.html

7 Aralık 2017 Perşembe

Çok acıyor

~OGUZ~

-Oğuz bunu yapmak istemedi sen de biliyorsun.

Tanımadığı bir kadının sesiydi duyduğu. Bazı lambaları pırpır eden soğuk ve beyaz bir hastane koridorunda yürüyordu. Sol elinde bir çift paten vardı.

-Ama bıraktı beni.

Ikıncı sesi tanıyordu;
-Ipek ? diye seslendi. -Ipek Nerdesin?

-Uyu hadi dinlenmen gerekiyor. Yaranın iyileşmesi için uyumalısın.

Oğuz sesin kaynağını bulmak için koridordaki bütün odalara telaşla girmeye başladı. Ipek'ti konuşan ve her ne olduysa canı yanıyordu. Onu bulması gerekiyordu. Her girdiği odada yüzlerinin olmasi gereken yerde koyu bir karanlık olan sessiz bedenler karşılıyordu onu.

-Çok acıyor Oğuz yalvarırım gel.
-IPEEEK!

Ne koridorun ne odaların ne de o korkunç insanların sonu yok gibiydi. Ipek'in sesi hem çok yakında; kafasının içinde hem de cok uzaktaymış gibiydi. Koşmaya başladı, yolun bir sonu olmalı diye düşündü. Burnuna keskin hastane kokusu gelmeye başlayınca dengesini kaybedip yere düştü. Kalkıp devam etmek istediğinde tekrar yere düştü. Patenler şimdi ayağındaydı ve üzerinde kan vardı. Korkmaya ve ağlamaya başladı.

-Ipek nerdesin Ipeeek?
-Oğuz çok acıyor.
-İpeeeek! Geliyorum dayan, nolur dayan bitanem bekle geliyorum.

Patenleri ayağından çıkarıp duvara fırlattı ve küfürler ederek yeniden koşmaya başladı. Ipek'in sesi hiç durmadan koridorda yankılanıyordu.

-Oğuz çok acıyor lütfen gel Oguz.

Bilinçsizce koşuyordu. Yuvadan ilk kez havalanan kartal yavrusu gibi yalpalaya yalpalaya...Eğer birisi Ipek'e zarar verdiyse onu öldürürüm. En çok zararı sen verdin unuttun mu ? Küfür ederek kendini cevapladı;

- O zaman kendimi öldürmeliyim he ne dersin? Belki o zaman sen de huzura kavuşursun orospu çocuğu !

Kendisiyle kavga etmeyi bırakıp yeniden koşmaya verdi tük dikkatini. Her adımında başka bir anı canlanıyordu kafasında. Sinemadaydılar. Filmi izlemekten çok birbirlerinin bedenlerini keşfetme meşgullerdi. Göksu parkında çimenlerin üzerinde yatıp fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı. Bir belediye otobüsünde boğazı geçerken Ipek'in omzunda uyuyakalmıştı. Emirgan Korusunda öpüşüyorlardi insanları umursamadan. Birlikte paten kaymaya çalışıp yine birlikte yere düşüyorlardı kahkahalarla. Sarmaş dolaş titreyerek sevişiyorlardı, Ipek kulağına nefes nefese Seni Seviyorum diye fısıldıyordu. Anıların ardı arkası kesilmiyordu. Daha hızlı koşmaya başladı. Ipek'in sesi sürekli koridordaydı.

Koridorun sonu nihayet gelmişti. Kırmızı bir kapı vardı karşısında. Ağlama sesi geliyordu içeriden. Ipek'ti bu. Kapıyı açmayı denedi ama açılmadı. Omuzu ile yüklendi ve ardı ardına vurmaya başladı.

-Oğuz burdayım çok özledim seni lütfen acele et.
-Geldim geldim burdayım dayan sevgilim birazdan yanındayım sana kimse zarar veremez.

Kapıya tekmeler atmaya başladı ama kapı ahşap olmasına rağmen çelik gibi sağlamdı ve kıpırdamıyordu. Öfkesini kontrol altında tutamadigindan omzu kırılırcasına vurmaya başladı. Zorladı zorladı ve kapı aniden açıldı. Beyaz ve parlak bir boşluğun içine doğru düşmeye başladı. Tutunacak hiçbir şey yoktu. Herşey beyaz ve parlaktı. Havada dönmeye, taklalar atmaya başladığı anda o paradoksun içinde gördü Ipek'in yüzünü. Sürekli takla atıp döndüğü için odaklanamıyordu. Ipek'in yüzü havada asılı duruyordu sanki. Saçları her zamankinden daha uzundu ama yüzü çok solgundu. Bağırmaya çalıştı ama sesinin çıkmadığını farketti. Hatta dudaklarını bile hissetmiyordu. Eli ile yokladığında dudaklarının birbirine dikilmiş olduğunu anladı. Yeniden ağlamaya başladı. Neler olduğunu anlamadan beyazlığın içinde sonsuzluğa düşüyordu hızla...

-IPEEEEK

Çığlık atarak uyandı Oğuz. Kuledibi'ndeki evinin karanlık yatak ortasındaydı. Su içinde kalmış, çıplak teninden ter damlacıkları süzülüyordu. Saate baktı. Gece 03:13'tü.

Devamı : https://ozaaeen.blogspot.com/2017/12/sesinden-anlarm.html