13 Aralık 2017 Çarşamba

Sesinden anlarım...

~Oğuz~

Yine aynı rüyalar diye mırıldandı. Terden dolayı yatak neredeyse sırılsıklam olmuştu ama şoktan çıkana kadar yataktan çıkamadı. Dört yıldır ne zaman Ipek'i düşünse buna benzer rüyalar görüyordu.

Duş alırken bu banyoda Ipek ile kaç kez sevişdiklerini, kaç kez sarhoş olarak kıyafetleri ile sıcak su altında gülme krizlerine girdiklerini hatırladı. Tıraş olurken jileti temizlemek için sıcak suyun altına tutunca glümsedi, İpek söylemişti sıcak suyun jiletin paslanmasını hızlandıracağını. Gülümsemesi aynı hızla kayboldu; Ipek'e yaptıkların için kendini asla affedemeyeceksin, bu senin kanserin olacak...

Tekrar uyumadı. Yeniden o rüyanın içine düşmekten korkuyordu. Sabah olana kadar fotoğrafları ile ilgilendi. Öğlenden sonrası için Efsun'la buluşacaklardı. Aslında dışarı çıkmayı hiç istemiyordu çünkü kendini tam manasıyla bok gibi hissediyordu ama söz vermişti kıza. Ipek'e de sözler vermiştin...

Efsun ile buluşmaya giderken kafasında bin türlü düşünce vardı. Ödül töreni için kendisi ile gelmesini teklif etmeli miydi acaba Efsun'a. Bu gecenin üzerine böyle teklifi etmek ne kadar doğru olabilirdi? Sonuçta Efsun sadece ülkedeki fotoğraf meraklısı olan bir avuç insandan sadece biriydi ve benim başarılarıma hayran olması dışında pek bi anlam ifade etmiyordu ilgisi. Ama beni biliyor olsaydı şaşkınlık tepkisini telefonda değil sahilde otururken verirdi.

Yol boyu bunları ve Ipek'i düşündü. Tabiki daha çok Ipek. Okulu bitirdi mi ? Nerede ? Ne yapıyor? Beni özledi mi ? seni egoist piç kurusu... Ben onu özledim. Düşünceleri silemiyordu kafasından. Hayatının belirli dönemlerinde rüyalarında İpek'i gördüğü olurdu elbet, sadece bir rüya diyip üzerinde çok durmazdı ama bu kez bi sorun vardı. Rüyada İpek acı çekiyordu. Bunu hissetmişti Oğuz.

Kadıköy'deki buluşma mekanına vardığında Efsun çoktan gelmişti bile. Trafiğe lanet etti.

-Merhaba, geciktim kusura bakma.
-Önemli değil, Oğuz Demirsoy ile randevulaşmak hergün karşılaşılabilecek bişey değil.
-Abartma sadece sıradan bir insanım, alt üstü iyi fotoğraf çekiyorum. Sizin bu yanlış çıkarımlarınız yüzünden beni egoist biri sanıyorlar.

Karşılıklı kahkaha attılar. Güzel bi kız sayılırdı Efsun. Muhtemelen üniversite 2. sınıf öğrencisi olacak yaşlardaydı. Ödül törenine gelmesini teklif etmenin çok yersiz ve saçma olacağını düşündü bu yüzden ve orada vazgeçti tekliften. Yalnız gitmek daha iyiydi, her zamanki gibi...

-Eee bir günü nasıl geçer ki Oğuz Demirsoy'un anlatsana biraz?

Bu soruya cevap vermek için çok yanlış bi gün diye içinden geçirdi Oğuz.

-Senden ya da şuradaki diğer insanlardan pek bi farkı yok aslında. Sadece biraz daha fazla fotoğraf ile ilgileniyorum o kadar.
-Baya bi fazla. Ülke hatta Avrupa çapında ödül alacak kadar.
-Evet ama o ödülleri almak için türlü türlü hayvan saldırılarına maruz kalıp soğuktan donmanın eşiğinden döndüğüm zamanlar oldu. İşinin karşılığı alacağın taktir tamamen o işi ne kadar iyi yaptığına bağlı. Tabi ben biraz nirvanaya çıkıp kurtlar tarafından ısırılıyorum o ayrı.

Yine birlikte kahkaha attılar. Oğuz kafasını hala toparlayamadığından sanki Efsun kahkaha atarken Ipek'i görüyor gibiydi.

-Ee sen kimsin, sen neler yapıyorsun tanımadığın insanlara kağıt bardakta çay taşımaktan başka?

Efsun gülümseyerek cevap verdi,

-Yıldız'da okuyorum ben. Sanat ve Tasarım Fakültesi, fotoğraf ve video bölümü.
-Öyle bi bölüm mü varmış ?
-Herkes sizin gibi alaylı değil Oğuz bey, biz de mektepli fotoğrafçıyız ne var yani.
-Gayet iyiymiş, fotoğraflarını görmek isterim.
-Ben daha çok video ile ilgileniyorum. Çünkü video çekmek daha samimi ve heyecanlı geliyor bana sakın yanlış anlama fotoğrafı aşağılamıyorum ama fotoğrafı çekerken oluşması gereken ahengi sabırla beklemek hiç bana göre değil.
-Haklısın biraz sabır gerektiren bir olay.

Sohbetleri ilerledikçe ve ortak konular çoğaldıkça daha da keyif almaya başladı Oğuz Efsun'dan ama sadece bu kadar. Daha ileri olmazdı. Hele ki bugün, bu kafayla bunu düşünmek en büyük yanlışı olurdu.

Eve döndüğünde aklından hala Ipek'i atabilmiş değildi. Normal olmayan bişeydi bu. Çünkü hiç böyle olmamıştı. Biseyler yapmak istedi. Ipek'e ulaşmak ve onunla konuşmak istedi. Ne olacaktı ki sanki. Alt üstü merak etmişti yani. Ilk önce sosyal medya hesaplarına bakmak istedi ama ya hesapları gizli ya da yoktu çünkü bulamamıştı. Kendine akşam yemeği hazırladığı süre boyunca kendisi ile tartıştı Ipek'i arayıp aramama konusunu. En sonunda telefonun numarasını gizleyip aramaya karar verdi. En azından sesini duyayım, ben onun sesinden anlarım zaten nasıl olduğunu, gerçi sürekli olarak sanki her an ağlayacakmış gibi hüzünlü konuşurdu Ipek ama olsun.

Numarayı gizleyerek tek seferde tuşladı. Hala unutmamışsın. Kanserin olacak...

Çalmaya başladıktan bir kaç saniye sonra açıldı telefon ;

-Alo? Efendim? Alo kimsiniz?

Telefon kapandığında bi süre hareketsiz kaldı Oğuz. Öyle çok özlemişti ki Ipek'in sesini. Kendini haki renkli koltuguna attı. Kendine hayret ediyordu çünkü ayrıldıktan sonra defalarca Ipek ile iletişimi olmuş ama hiç bu şekilde etkilenmemişti. Üstelik bu kez Ipek'in hiçbişeyden haberi bile yoktu...


Devamı : http://ozaaeen.blogspot.com/2018/01/ismini-duyunca.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder