7 Aralık 2017 Perşembe

Çok acıyor

~OGUZ~

-Oğuz bunu yapmak istemedi sen de biliyorsun.

Tanımadığı bir kadının sesiydi duyduğu. Bazı lambaları pırpır eden soğuk ve beyaz bir hastane koridorunda yürüyordu. Sol elinde bir çift paten vardı.

-Ama bıraktı beni.

Ikıncı sesi tanıyordu;
-Ipek ? diye seslendi. -Ipek Nerdesin?

-Uyu hadi dinlenmen gerekiyor. Yaranın iyileşmesi için uyumalısın.

Oğuz sesin kaynağını bulmak için koridordaki bütün odalara telaşla girmeye başladı. Ipek'ti konuşan ve her ne olduysa canı yanıyordu. Onu bulması gerekiyordu. Her girdiği odada yüzlerinin olmasi gereken yerde koyu bir karanlık olan sessiz bedenler karşılıyordu onu.

-Çok acıyor Oğuz yalvarırım gel.
-IPEEEK!

Ne koridorun ne odaların ne de o korkunç insanların sonu yok gibiydi. Ipek'in sesi hem çok yakında; kafasının içinde hem de cok uzaktaymış gibiydi. Koşmaya başladı, yolun bir sonu olmalı diye düşündü. Burnuna keskin hastane kokusu gelmeye başlayınca dengesini kaybedip yere düştü. Kalkıp devam etmek istediğinde tekrar yere düştü. Patenler şimdi ayağındaydı ve üzerinde kan vardı. Korkmaya ve ağlamaya başladı.

-Ipek nerdesin Ipeeek?
-Oğuz çok acıyor.
-İpeeeek! Geliyorum dayan, nolur dayan bitanem bekle geliyorum.

Patenleri ayağından çıkarıp duvara fırlattı ve küfürler ederek yeniden koşmaya başladı. Ipek'in sesi hiç durmadan koridorda yankılanıyordu.

-Oğuz çok acıyor lütfen gel Oguz.

Bilinçsizce koşuyordu. Yuvadan ilk kez havalanan kartal yavrusu gibi yalpalaya yalpalaya...Eğer birisi Ipek'e zarar verdiyse onu öldürürüm. En çok zararı sen verdin unuttun mu ? Küfür ederek kendini cevapladı;

- O zaman kendimi öldürmeliyim he ne dersin? Belki o zaman sen de huzura kavuşursun orospu çocuğu !

Kendisiyle kavga etmeyi bırakıp yeniden koşmaya verdi tük dikkatini. Her adımında başka bir anı canlanıyordu kafasında. Sinemadaydılar. Filmi izlemekten çok birbirlerinin bedenlerini keşfetme meşgullerdi. Göksu parkında çimenlerin üzerinde yatıp fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı. Bir belediye otobüsünde boğazı geçerken Ipek'in omzunda uyuyakalmıştı. Emirgan Korusunda öpüşüyorlardi insanları umursamadan. Birlikte paten kaymaya çalışıp yine birlikte yere düşüyorlardı kahkahalarla. Sarmaş dolaş titreyerek sevişiyorlardı, Ipek kulağına nefes nefese Seni Seviyorum diye fısıldıyordu. Anıların ardı arkası kesilmiyordu. Daha hızlı koşmaya başladı. Ipek'in sesi sürekli koridordaydı.

Koridorun sonu nihayet gelmişti. Kırmızı bir kapı vardı karşısında. Ağlama sesi geliyordu içeriden. Ipek'ti bu. Kapıyı açmayı denedi ama açılmadı. Omuzu ile yüklendi ve ardı ardına vurmaya başladı.

-Oğuz burdayım çok özledim seni lütfen acele et.
-Geldim geldim burdayım dayan sevgilim birazdan yanındayım sana kimse zarar veremez.

Kapıya tekmeler atmaya başladı ama kapı ahşap olmasına rağmen çelik gibi sağlamdı ve kıpırdamıyordu. Öfkesini kontrol altında tutamadigindan omzu kırılırcasına vurmaya başladı. Zorladı zorladı ve kapı aniden açıldı. Beyaz ve parlak bir boşluğun içine doğru düşmeye başladı. Tutunacak hiçbir şey yoktu. Herşey beyaz ve parlaktı. Havada dönmeye, taklalar atmaya başladığı anda o paradoksun içinde gördü Ipek'in yüzünü. Sürekli takla atıp döndüğü için odaklanamıyordu. Ipek'in yüzü havada asılı duruyordu sanki. Saçları her zamankinden daha uzundu ama yüzü çok solgundu. Bağırmaya çalıştı ama sesinin çıkmadığını farketti. Hatta dudaklarını bile hissetmiyordu. Eli ile yokladığında dudaklarının birbirine dikilmiş olduğunu anladı. Yeniden ağlamaya başladı. Neler olduğunu anlamadan beyazlığın içinde sonsuzluğa düşüyordu hızla...

-IPEEEEK

Çığlık atarak uyandı Oğuz. Kuledibi'ndeki evinin karanlık yatak ortasındaydı. Su içinde kalmış, çıplak teninden ter damlacıkları süzülüyordu. Saate baktı. Gece 03:13'tü.

Devamı : https://ozaaeen.blogspot.com/2017/12/sesinden-anlarm.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder