1 Şubat 2018 Perşembe

Anıları Var

~Oğuz~

Keşke uçak biletleri olmasaydı da motorsikletimle gidebilseydim diye düşündü ödül töreni için Antalya'ya Oğuz. Severdi motorsikleti ile uzun yolculuk yapmayı. İstediği yerde durup konaklayabiliyor ya da fotoğraf çekebiliyordu. Her ne kadar insan sevmese de farklı insanlarla tanışıp yeni yerler görüyordu.

Girişteki ayakkabı dolabının üzerinde duran, tozlanmış kırmızı motorsiklet kaskına takıldı gözleri. Ipek için almıştı onu. Üzerine pul boyutunda türlü türlü fotoğraflarını yapıştırmıştı Ipek. Onları inceledi bi süre. Ne kadar çok yere gitmişiz diye düşündü. Çin Seddinin üzerinde bile şapşal şapşal sırıtırken çektikleri bir fotoğrafları var. Taa oraya kadar doğal yaşam alanında 20 tane kadar kaldığı tahmin edilen güney çin kaplanlarını fotoğraflamak için gitmişlerdi ama bir türlü bulamamışlardı kaplanları. Yanında Ipek varken de ormanın daha tehlikeli bölgelerine inmeyi göze alamamıştı Oğuz.

Başka bir fotoğrafta Uludağ'da kayak yapıyorlardı. Paten kaymadaki beceriksizliklerinden dolayı kar üstünde de çocuklar gibi kızak ile kayıyorlardı. "Ne kadar da mutluymuşuz" diye mırıldandı Oğuz. Kaskın tozunu aldıktan sonra tekrar yerine bıraktı. Yatak odasına gidip 2 günlük Antalya ziyareti için çanta hazırlaması gerektiğini hatırladığı anda telefonu çaldı. Arayan Efsun'du.

"-Efendim?"
"-Oğuz Demirsoy karnım çok aç şuan Istiklâl'de pizzacıdayım. Mantarlı seviyorsun değil mi ? Hadi gel bekliyorum."

Mantarlı pizza sevdiğimi nerden biliyor?  Bir pizza pişirme süresi kadar yakında olduğumu nerden biliyor ona evimin yerinden bahsetmedim ki? Bu konunun üzerine gitmesi gerektiğini düşündü:

"-Ighh bitirmem gereken işler var. Neden şöyle yapmıyoruz? Ben sana konum atayım sen pizzaları al ve bana gel ne dersin?"
"-Oldu bil. Hadi kapattım."

Efsun gelene kadar evi biraz toparladı. Ipek'ten sonra tek gecelik yaşadığı ilişkiler dışında eve ciddi anlamda misafir olarak gelecek ilk kadın Efsun'du. Garip hissetti kendini. Efsun ile arasında bişey olmasına imkan yoktu. Yoksa var mıydı? "Yok daha neler Oğuz Demirsoy" diye geçirdi içinden. Bu düşünceler içinde kendiyle konuşurken zil çaldı. Kapıya doğru yürürken ayakkabı dolabının üstündeki kaska uzanıp parmaklarıyla dokunup geçti. Ipek'ten ayrılmayı Oğuz istemişti ama şimdi Ipek'ten sonra ciddi bir kadının eve geliyor olması kendisini suçlu hissetmesine sebep olmuştu. Kapıyı açtı.

"-Merhaba naber?" diyerek ve kocaman şekilde sırıtarak içeri girdi Efsun ve direk salona yöneldi. Oğuz arkasından bakakaldı sadece. Gülümseyerek kapıyı kapattı ve peşinden gitti.

"-Seninki ekstra mantarlı ve jalapeno biberli. Hadi soğutmadan gömelim hemen."
"-Evet en alakasız pizzalarda bile mutlaka bu ikisini ararım ama sen nasıl bunu bilebildin ki?"  diye sordu gülümseyerek. Efsun'un yüzünde çok küçük bir anlığına tedirginlik okudu sanki.
"-Her erkek sever bunları yahu"
"-Öyle olsun bakalım. Napıyordun Istiklâl'de?"
"-Atlas pasajındaki antikacılara uğradım. Plak çalar arıyorum."

Oğuz kafasını camın önünde duran sehpahadaki gramafona çevirdi.

"-Inanmıyorum kaç yıllık bu?" diyerek yerinden fırladı Efsun.
"-Kaç yıllık olduğunu falan bilmiyorum hediye o bana. Açıkçası doğru düzgün kullanmasını bile bilmiyorum. En son yıllar önce..."

En son yıllar önce Ipek kullanmıştı...Birlikte dans etmişlerdi burada bir vals plağı eşliğinde...

"-En son yıllar önce eski kız arkadaşım çalıştırmıştı sanırım."

Efsun ellerini hemen çekti gramafon üzerinden.

"-Şey özür dilerim geçmişi anımsatmak istemezdim." dedi ve suçlu suçlu yerine oturdu.
"-Önemi yok. Çok zaman geçti." Önemi yok mu ?

Gramafon'u, İpek ile bir gün Eskişehir'e gezmeye gittiklerinde Haller'de bi antikacıda görüp çok beğenmişti Oğuz yıllar önce. Fiyatı o zamanlar öğrenci bütçesi için çok uçuk olduğundan alamamıştı ama Ipek ona sürpriz yaparak doğum gününde hediye olarak almıştı.  Her yerde anıları var...

Yerdeki çantayı gören Efsun sordu:
"-Seyahat nereye?
"-Antalya. Fotoğrafçılık ödül töreni bu sene orada düzenleniyor. 2 fotoğrafım var ödüle aday. Bi kaç gün orada olacağım.
"-Aa evet duymuştum bunu. Fotoğrafları görebilir miyim?"
"-Tabiki."

Oğuz, Efsun'un fotoğrafları görmek istemesine şaşırmıştı. Beni tanıdığını, bana hayran olduğunu söylüyor ama daha ödül için yarışacak olan fotoğraflarımdan haberi yok diye düşündü. Isteyen herkes biraz interneti kurcaladıktan sonra zaten ulaşabilirdi o fotoğraflara. Gizli bir şey değildi sonuçta. Harddiskinin içinden ilgili fotoğrafları bulup gösterdi.

Pizzaları yedikten sonra bir kaç fotograf çekme tekniği hakkında sohbet ettiler. Efsun'un yüzüne bakarken gercekten güzel bir kız olduğunu düşündü. Temiz ve makyajsız bir yüz. Çin aslanı kıvamında kıvırcık, kestane rengi saçlar ve haddinden fazla dikkat çeken elmacık kemikleri. Biraz hayatını kurcalamak istedi.

"-Erkek arkadaşın falan yok mu senin?"
"-Eee şey var tabiki ama senin düşündüğün anlamda değil."
"-Nasıl yani anlamadım?
"-Bir birliktelik söz konusu olduğunda tercih ettiğim şey erkek değil."

Oğuz bu cevabı beklemiyordu ve utanıp birazcık kızardı. Ne diyeceğini bilemeden gevelemeye başladı:

"-Hımm tabi tercih meselesi yani kim nerede nasıl kimle isterse olabilir bence kimseye mahsuru yok."

Efsun kahkaha atarak cevapladı:

"-Tamam sakin ol cok komik görünüyorsun dışarıdan."
"-Böyle güzel bir kızın eşcinsel olması bizim için gerçekten büyük kayıp olmuş doğrusu."

Birlikte güldüler.

"-Ee peki kız arkadaşın var mı? Doğru soru bu sanırım."
"-Evet bir kız arkadaşım var ve umarım ne zaman evleniyorsunuz espirisi yapmazsın çünkü bu Oğuz Demirsoy klasına hiç yakışmazdı."
"-Tabiki yapmayacağım." diye gülümseyerek cevapladı Oğuz.

Efsun gittikten sonra törende ödül alması durumunda yapacağı konuşmanın provasını hazırladı bir müsfetteye. Hitabeti her zaman çok iyi olmuştu ve buna çok güveniyordu Oğuz  ama yine de bu provayı yapmayı ihmal etmiyordu. Son kez uçak saatini kontrol ettikten sonra uykuya geçti.

Devamı : http://ozaaeen.blogspot.com/2018/02/gozunu-krpmadan.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder