26 Şubat 2018 Pazartesi

Yine, Yeni, Yeniden



~İpek~

    Uyanmaya çalıştı ama kafası kaldıramayacağı kadar ağır geliyordu. Gözlerini açtığında herşey bulanık ve dönüyor gibiydi. Midesi bulanıyordu. "Ne vardı bu kadar içecek be kızım" diye kendi kendine söylendi. Sonra bir anda akşam Onu odaya getiren adamı hatırladı ve korkuyla yatakta doğrularak üzerindeki pikeyi atıp kıyafetlerine ve iç çamaşırlarına baktı. Hala üstündeydiler. "Demek ki kimseyle sevişmemişim" diyip rahatlayarak kendini tekrar yastığa attı.

    Rüyasında Oğuz ile birlikteydi. Hala sevgiliydiler rüyada ve kucağında uyuyordu Oğuz'un. Ne kadar mutlu hissetmişti. Hatta Bir an kokusunu bile almış gibiydi. Bir süre boş boş tavana baktıktan sonra gözbebekleri aniden büyüdü ve yataktan sıçrayarak çığlık attı: GERÇEKTİ !!!

    Kafayı toparlanmaya başladıktan sonra dün akşamın parçalarını tek tek birleştirmeye çalıştı. Sarhoştu ve bir adam Ona yardım ederek odasına kadar getirmişti. Herşeyi hatırlıyorum ama çok bulanık niye avuçlarının içi ile alnını ovuşturdu bi kaç kez. Sonra birden odada Oğuz beliriyor ve adamı kovuyordu. Küçük bir tebessüm oluştu yüzünde. Ayaklarını yere basıp kalkmaya çalışacağı sırada komidinin üstünde duran suyu ve aspirini gördü. Oğuz bırakmış olmalı sanırım diye geçirdi içinden ve alıp içti.

    Kalkıp duş alması ve Oğuz'u bulması gerekiyordu. "Neden geceyi benimle geçirmedi? Odama kadar geldiği halde neden gitti?" gibi sorular eşliğinde hızlıca duş alıp temiz kıyafetler giyerek çantasını her an çıkmaya hazır olacak şekilde toparladı. Kafasında hala sorular vardı ve kendisi ile tartışıyordu adeta;

-Geceyi Oğuz ile mi geçirmek istiyordun?
-Tabiki de istemiyordum.
-Kucağına çıkıp sızana kadar öyle demiyordun  ama?

    Kendi ile tartışırken kendi yaptığı şeyden utandı. Toparlanıp hızlıca kalktı ve asansör ile 3. kata inip kapı numaralarına bakarak Oğuz'un odasını aramaya başladı. Odanın önüne geldiğinde kapı acıktı. Heyecanlandı. Birazdan ayık kafa ile Oğuz ile karşılaşacaktı ve ne olacaksa olacaktı artık. Yavaşça yürüyerek odaya girdi. Kimse yoktu. Balkona doğru ilerleyecekti ki arkasından bir kadın sesi:

-Kimi arıyorsunuz?

    Allahım ne olur düşündüğüm şey olmasın diye içinden geçirerek yavaşça döndü. Kadının otel görevlisi olduğunu görünce çok rahatladı.

-Oğuz'a bakmıştım, kendisi benim arkadaşım.
- Sabah saatlerinde çıkış yaptı bu odanın sahibi.
-Çıktı mı?
-Evet.

    Kadın tekrar bir cevap beklemeden işini yapmaya devam ederken İpek olduğu yere çakılı kalmıştı. Hırsından gözleri yaşla dolmuştu bir kaç saniye içinde. "Bu ne demek oluyor şimdi? İnsan en azından dün gece olanları merakından benimle konuşmak istemez mi?" şeklinde sorular ile kendine kızdı ve acıdı. Kalbi kırılmıştı işte. Oğuz Demirsoy Onu bir kez daha kırmıştı. Bir beklentisi yoktu ama oturup küçük bir sohbeti bile çok görmüştü Oğuz ona. Tiksinti ve mide bulantısı ile çıkış işlemlerini halledip otelden hızlıca ayrıldı. Taksi ile havaalanına gidene kadar şoförün garip bakışları altında sessiz sessiz ağladı. Oğuz'dan nefret ediyordu. Oğuz'u artık tam anlamıyla hayatından çıkarma vakti gelmişti. Hakan'a bir şans verecekti. Telefonunu çıkarıp Hakan'a mesaj yazdı;

 "Saat 4'te beni havaalanından alır mısın? Görüşmemiz lazım"

    Ankara'ya indiğinde hızlı adımlarla alandan çıkıp kendisini iç hatlar çıkış kapısında bekleyen Hakan'ın yanına doğru yürüdü. İlk defa alıcı gözle bakmıştı Hakan'a ve gerçekten ortalamanın üstünde bir adam olduğunu düşündü.

-Nabeer?

Gülümseyerek sarıldı.

-İyidir de sen nerden geliyorsun? Hiç haber vermemiştin şehir dışına çıkacağını.
-Istanbul'da okuldan arkadaşlarla her sene yaptığımız bir yemek organizasyonuna katılmam gerekiyordu.
-Bu hafta çekim için İstanbula gidecek ekip. Sen de gidecek misin?
-Ben senaristim Hakan bey o işlere yönetmeniniz bakıyor.

    Gülümseyerek otoparka doğru yürüdüler. Hızlı bir karar verip vermediği umrunda değildi. Şuan tek yapmak istediği bu adama hayatında bir yer açıp Oğuz Demirsoy piçini unutmaktı. Bir yandan da içten içe Oğuz ile yüzleşip ondan nefret ettiğini onu nasıl da öldürmek istediğini söylemeyi istiyordu deliler gibi.

    Hakan akşam yemeği için kendi evine gitmeyi teklif ettiğinde düşünmeden kabul etti İpek. Çok birşey düşünecek halde de değildi zaten. Kafasını düşüncelerinden sıyırıp Hakan ile keyifli saatler geçirmeyi planlıyordu. Yemeği çok keyif alarak birlikte hazırlayıp yedikten sonra sarhoş olana dek içtiler. Ikisi de ne dediklerini anlamadan ve bilmeden sürekli kahkaha atıyordu. Mutluydu İpek. Mutlu muydu?

    Alkolün de verdiği cesaret ile birbirlerine el şakaları yapmaya ve yakınlaşmaya başlamışlardı. Biraz sonra sevişmeye başlayacaklarını alkollü kafasına rağmen anlayabiliyordu ama umursamadı. Çünkü şuan Hakan ile gerçekten sevişmek istiyordu. Ya da Oğuz'a inat bunu yapacaktı...


Devamı : http://ozaaeen.blogspot.com/2018/03/askn-serefine.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder